Levent gözünü açtığında yukarıdaki ışıklara baktı merakla, neredeydi? Etrafına baktı, kalkmak istedi, kolunda serumu, şöyle bir kımıldamaya çalıştı hareket edemiyordu. “Noldu bana” dedi, cevap çok da gecikmedi, “seninle konuşmak kâr etmiyor, ya sana bir şey olsaydı! Yok yok konuşmayacağım ben” dedi başındaki eşi. Bir anda dün gece bir kavgaya karıştığını hatırladı. İçindeki acıya baktı, vücudundan daha çok yanıyordu içi. Eşinin gözlerine bakamadı, tek kelime edemedi. İçindeki pişmanlık, öfke, merhamet neydi? Kendine bile itiraf edemiyordu. Küçük kızı geldi yanına. Acısı daha da artmıştı sanki. Elini tuttu “İyi misin babacığım?” dedi. Küçük kız bir anda gözyaşlarına boğuldu. Levent ağlamamak için kendini zor tutuyor, ağzından tek kelime çıkaramıyordu. Gözlerine doğru baktı, saçlarını okşamak istedi ama kolunu kaldıramıyordu. Durumun ciddiyetini fark etti ve bir an bedenini çaresizlik kapladı. “Kendine merhamet et, sen yanlış yapmadın..” dedi içindeki ses. İçindeki bir diğer ses ise “d