Nalan, iş yerinin arka bahçesinde, onu kimsenin görmeyeceği bir yerde ağlıyordu.. Bir yandan da gözyaşını saklamaya çalışıyor ama bunu yaptıkça daha çok ağlamak istiyordu.. Eşiyle uzun zamandan beri evliliğinde problemler yaşamış ve artık onunla aynı evde yaşayamayacağını anlamış ve boşanmaya karar vermişti. Ama bunun için hiçbir plan da yapmamıştı. Bu ani kararın ardından iki çocuğuyla yalnız kalmış ve hayatını nasıl sürdüreceği konusunda bir tedbiri de yoktu..
Eşinden
ayrılma kararı alması Nalan’ı bir sürü zorlukla baş başa bırakmıştı. Çocuklarını
nasıl yetiştireceğini, onların ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını düşünürken
günler su gibi akıp gidiyor ve sıkıntılar Nalan’ı sık boğaz etmeye başlamıştı.
Her geçen gün içinden çıkılmaz bir hal alıyordu onun için.. Bir taraftan
çocuklar, bir taraftan sorumluluğu almayan eski eş, bir taraftan da iş derken
Nalan iyice yıpranmıştı.. Eski eşinden çocukların bakımı ile ilgili beklentisi
onu daha çok üzüyordu..
Nalan,
içinde olduğu hali düşünürken aklına komşusu Nermin geldi. Nermin de tıpkı
Nalan gibi bir süreçten geçmişti. Ancak Nalan gibi mutsuz, yıpranmış
gözükmüyordu.. Nalan bunu düşündü biraz.. “Benimle nerdeyse aynı şeyleri yaşadı
ama o neden bu kadar zorlanmadı..” diye irdelemeye başladı. Fark ettiği şey şu
olmuştu; Nermin problemlerini kabul etmiş ve emin adımlarla mücadelesine devam
etmişti.. Bunları fark etmek Nalan’ın hoşuna gitmişti. İçinden şunları dedi; “O
zaman ben de toparlayabilirim…” Güç vermişti tüm bunlar Nalan’a..
Bugüne
kadar Nalan’ın beklentisi ayrılmasına rağmen eşinin çocuklarına sahip çıkacağı,
ihtiyaçlarını karşılayacağı ve çocuklarını yetiştirirken ona yardım edeceği
yönünde idi.. Ancak hayat ona şunu öğretmişti; her zaman insanlar olması
gerektiği şekilde davranmıyor.. O halde kişi kendi sorumluluklarına odaklanıp,
kendi yoluna bakabilmeliydi..
Zamanla
Nalan dış dünyadan değil de iç dünyadan yani kendisinden beklenti duymaya
başlamıştı.. Sorunlarının aynadaki kişiye odaklanarak çözüldüğünü anlamıştı,
tıpkı komşusu Nermin gibi.. Öyle değil miydi gerçekten? İnsanoğlu beklentiyi
dışarıya değil de kendine konumlandırdığında sorunlar çözülüyordu..
Tıpkı
Nalan gibi, insan kendinden beklentisini yükseltmeden gerçek problemlerini
deşifre edemez. Problemlerini de kendisi çözmeye çalıştığı zaman artık
problemin nerede olduğunu bulur. Çünkü insanoğlu kontrolü dışındakilerle ilgili
beklentisini düşürüp kendi kontrolünde olanlarla ilgili beklentisini
yükselttiği zaman moralini bozmaz, mutsuz olmaz ve problemleri çok daha
üzülmeden çözebilir hale gelir.. Daha sonrasında yaşananlardan etkilenmemeye,
daha çabuk toparlanmaya başlar, tıpkı Nalan gibi, tıpkı bizler gibi.. Beklentisi
dış dünyadan olmayan insanlar daha çabuk toparlanırken kendilerine hedef
seçmede ve o hedefe ulaşmada da çok daha kaliteli yol alırlar..
Aslında
insanoğlu seçiyor..
Beklentiyi
nerede misafir edeceğini..
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “BaşarıPsikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Aslında insanoğlu seçiyor
YanıtlaSilBeklentiyi nerede misafir edeceğini…
Hayatta her şey bizim seçimimizin sonucu olduğu gibi beklentide de seçimlerimizin sonucunu yaşıyoruz..
O halde insanın beklentiyi nereye konumlandırdığı çok önemli..
YanıtlaSil