Zıtlıkları Barındıran İnsan

Levent gözünü açtığında yukarıdaki ışıklara baktı merakla, neredeydi? Etrafına baktı, kalkmak istedi, kolunda serumu, şöyle bir kımıldamaya çalıştı hareket edemiyordu. “Noldu bana” dedi, cevap çok da gecikmedi, “seninle konuşmak kâr etmiyor, ya sana bir şey olsaydı! Yok yok konuşmayacağım ben” dedi başındaki eşi. Bir anda dün gece bir kavgaya karıştığını hatırladı. İçindeki acıya baktı, vücudundan daha çok yanıyordu içi. Eşinin gözlerine bakamadı, tek kelime edemedi. İçindeki pişmanlık, öfke, merhamet neydi? Kendine bile itiraf edemiyordu.

Küçük kızı geldi yanına. Acısı daha da artmıştı sanki. Elini tuttu “İyi misin babacığım?” dedi. Küçük kız bir anda gözyaşlarına boğuldu. Levent ağlamamak için kendini zor tutuyor, ağzından tek kelime çıkaramıyordu. Gözlerine doğru baktı, saçlarını okşamak istedi ama kolunu kaldıramıyordu. Durumun ciddiyetini fark etti ve bir an bedenini çaresizlik kapladı. “Kendine merhamet et, sen yanlış yapmadın..” dedi içindeki ses. İçindeki bir diğer ses ise “değer miydi bu kadar acıya, kavga nedir?” diye haykırıyordu… İçindeki zıtlıklar küçük bir kıvılcımla hareketi başlatan olmuştu.



Kavgaya girdiğinde hala bir tarafı “evet” derken, bir tarafı “hayır” diyordu. Ama.. “Evet” ağır basmıştı, ne olduğunu anlayamamıştı artık kavganın içindeydi. İliklerine kadar hissettiğinde gücünü toplayıp karşılık verebiliyordu. Dışarıdaki ses “herkesin zayıf bir tarafı var ne yapacaksın, bu adamın zayıf yönü de burası” diyordu. Eşi hastaneye gelen yakınlarını ikna etmeye çalışıyordu. “Adamı ciddi yaralamış, adamın durumu daha ağırmış” diye de ekliyordu. “Zayıf tarafı..” diye düşündü Levent. Eşi onu zayıf tarafı olarak görmüştü oysa güçlüydü, bu bir güç savaşı değil miydi? Gücünü göstermiş karşı tarafı bir güzel benzetmişti. Aslında gerçek zıttında var olandı. İnsanın hangi tarafı zayıfsa orada müthiş bir savaş var, dışarıdaki kavgalar sadece egonun görünen hali değil miydi?

Oysaki eşine hep güçlü yönünü göstermeye çalışırken, eşi onun zayıf yönünü görmüştü. Zıtlıkların başladığı yerle bittiği yer aynıydı.. Kat edilebilen hiçbir yol yoktu. Düşüncelere dalmış etrafında ziyarete gelen onca insanı duymuyordu, nezaketen yapması gerekeni yapıyordu. Bir anda acizliğini, zayıflığını fark etti. Karısı haklıydı, bu onun zayıf tarafıydı. İnsanoğlu hangi konuda zayıfsa orada müthiş bir savaş yok muydu zaten? Görünen savaşı kazanmış gibi görünse de aslında kaybetmişti. Farkına varmış olmak içindeki acıyı hafifletti sanki içi sızladı. “Farkına varmam için bu kadar acı neden..” dedi.

İnsanoğlu her zaman kendisiyle bir savaş halinde değil miydi? İyi kötü, güzel çirkin, olumlu olumsuz.. Dışarıdaki savaşlara müdahale etmek isteyen insanoğlu.. Peki kişinin içindeki savaşlar, evindeki savaşlar bitmeden dışarıdaki savaşlar biter mi?..



Yorumlar

  1. Nefsimizle olan savaşımızda bize yardım et Allahım. Bizi Muzaffer kıl….

    YanıtlaSil
  2. İsmail ŞAHIN3 Nisan 2024 15:00

    Allah ım bizi bize bırakma kendini bilmeyene çattırma Amin

    YanıtlaSil
  3. Emeğinize sağlık insanoğlunun egosunu çok güzel anlatmışsınız Allah'ım bizi bir an olsun nefsimizle baş başa birakma

    YanıtlaSil
  4. Zıtlıklar karşısında verdiğimiz mücadele seçimlerimizi değerli kılmaz mı zaten...Kendi içindeki sese kulak veren ama o seslerin kendisini ele geçirmesine izin vermeyen herkese...

    YanıtlaSil
  5. İnsanın kendisinin farkına varması, kendini tanıyıp anlaması, iyiye güzele doğru değişmesi zor. Ne güzel ki Levent başına gelen olaylardan ders almayı becermiş, bazı farkındalıklar yaşamış.

    YanıtlaSil
  6. Çoğu zaman her birimiz Levent değilmiyiz? Rabbim farkına varmayı nasip etsin…Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  7. Emeğinize, yüreğinize saglik. Marifet özü bilmekte tanımakta...

    YanıtlaSil
  8. İnsanoğlu her zaman kendiyle savaş halinde... nefsimize karşı kazananlardan oluruz inşallah. Emeğinize sağlık
    ..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder