Yine üniversitedeki “şu sınavları atlatayım, bir dahaki ödev teslimlerini son ana bırakmayacağım” denilen yoğun sınav haftalarından biriydi. Birçok arkadaşı için vize özellikle final haftaları zorlu ve sıkıcı geçse de Ömer için pek de öyle olduğu söylenemezdi. Ömer, tarih bölümü öğrencisiydi. Üç-dört yıldır bu alanın içindeydi ve kendisi de pek anlayamasa da sınav haftaları onun için ilgilendiği konularla ilgili içeriği dolu olan ödev metinleri hazırladığı dönemlere dönüşmüştü, bu durumdan hoşlanıyordu. Aslında o ödev teslimleri onun için bir imkana dönüşmüş ve üretim yaptığı için sevdiği süreçlerden biri haline gelmişti..
Günlerden
bir gün Ömer yine kendi seçtiği araştırma konularından biri üzerine makalesini
yazıyordu. O dönemde ilgisini çeken konu kendisinin de yaşadığı şehir olan
İstanbul’un fethi ile ilgiliydi. Bir çağı kapatıp yeni bir çağı açan vakanın
gerçeklerini merak ediyordu. “Ne oldu da daha önce çok defa kuşatılan ama bir
türlü alınamayan İstanbul, Fatih Sultan Mehmet döneminde alındı?” sorusu uzun
süredir kafasını kurcalıyordu. Okumalarını yaparken ara ara içinden geçen cümle
şu idi: “Fatih ne yapmış olabilir ki?” Bu soru Ömer’i bazı cevapları almaya
götürecekti. Nihayetinde soru varsa cevap var idi..
Daha önceki araştırmalarında olduğu gibi ilk olarak konusu ile ilgili ne yazılmış diye literatüre baktı. Bu çalışması epey vakit almıştı. Sonrasında kendisine bir taslak oluşturdu: “Fetih öncesinde ne tür hazırlıklar yapılmış?” “Fetih esnasında ne tür zorluklar yaşanmış” “Fetih sonrasında ne tür kararlar alınmış?” gibi sorulara yanıt arıyordu Ömer.. Çok fazla okuma yaptığı için yorulmuş, “bir kahve iyi gelir” diyerek kendine kahve yapmıştı. Kahvesini içerken düşünmeye devam ediyordu: “Fatih’in çevresinde onu desteklemeyen onca paşa vardı hatta bu paşalar onun İstanbul’u fethetme istediğini bir ‘rüya’ olarak görüyorlardı. Onu desteklemeyen sadece çevresindeki paşalar da değildi aynı zamanda halk da bu konuda pek istekli görünmüyordu. Peki Fatih’i tüm bunlara rağmen bu kadar istekli yapan ne idi?” diye sordu kendine Ömer. Uzaktaki ormanlık alanı seyreden Ömer biranda durdu, kahvesini yavaşça bıraktı ve sorusuna sesli bir şekilde şu cevabı verdi: “Fatih Sultan Mehmet netti! Onca kişinin onu desteklememesine rağmen netti..”
Zihni Net Olanın Adımları Da Net Olur
Ömer
o anda fark etti ki Fatih Sultan Mehmet’i İstanbul’un fethi başarısına götüren
belki de en önemli şey onun netliği, hedefine bağlılığı idi. Sonra aklına
Fatih’in şehzadeliği döneminde aldığı dersler geldi. Fatih, içinde bulunduğu
konum itibariyle düşmanlarını da daha iyi tanıyabilmek ve gelecekte onları daha
iyi yönetebilmek için onların dillerini öğrenmişti; Arapça, Farsça, Latince,
Sırpça ve Yunanca bu dillerdendi.
Şehzadeliği
döneminde ilmi anlamda kendini geliştiren Fatih, babasının vefatı sonrasında
tahta çıktığında ise fetih öncesi bazı hazırlıklar yapmaya başlamıştı. İlgili
devletlerle yapılan bazı antlaşmalar, savaş esnasında Bizans’a Karadeniz’den
gelecek olan yardımın önünü kesmek için Rumeli Hisarı’nın yapılması ve fetih
için dökülen hacimli toplar bu hazırlıklardan bazıları idi. Aynı zamanda savaş
öncesinde sınıra yolladığı birlikler ile de düşmanının gücünü test ediyordu
Fatih. Ömer tüm bunları okudukça şu sözler döküldü ağzından: “Fatih aslında
asıl hamlesini yapmadan önce önden bazı ataklar yapmıştı. Bu da onu asıl
hamlesi için daha güçlü hale getirmişti.. O halde asıl ataktan önce ön atak
kişinin asıl atağını güçlendirir” dedi içinden.
Ömer
okuduklarını birbiri ile ilişkilendirmeye başlandığında fark etti ki aslında o
zamana kadar tarihle ilgili okumalarında hep sonuçlara takılıyordu. Ancak o
anda fark etmişti ki mesele sonuçlar değil, o sonuçları elde etmek için
ortaya konulan sebepler idi.. Daha sonra tarihteki diğer büyük vakaları
düşündü. Kazanılması imkânsız gibi duran savaşların ardında çok ciddi hazırlık
süreçleri vardı. Yani o büyük başarılar için öncesinde birçok sebep ortaya
konulmuştu. Ömer’in bu farkındalığı onun tarihe bakışını değiştirmişti. Artık
araştırmalarındaki ana soru “Ne oldu?” değil de “Nasıl oldu?” olmuştu.
Sonra
kendi hayatını düşündü Ömer, insanların hayatlarına bakışını düşündü. Şunu
dedi: “Büyük başarıların arkasında önemli sebepler olduğu için yine büyük
kaybedişlerin de altında bazı sebepler var. Nasıl ki Fatih o savaşı kazanmak
için ortaya sebep koyduysa, Bizans İmparatorluğu da kaybetmek için bazı
sebepler ortaya koymuştu.” Ve şunu ekledi: “Aslında tarih insanın kendini
anlaması açısından ne kadar da önemli imiş..”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yorumlar
Yorum Gönder