YORGUN

Gözünü araladığında kara bulutların arasından çıkmaya çalışan güneşin çabasına şahit olmuştu. Siyahlığın arasından usulca baş gösteren o parlak renklerin adeta bir kokusu vardı. Güneşin doğma çabasıyla kendinin uyanma çabası birbirine o kadar benziyordu ki. Yatağın içinde doğruldu. “Görünen o ki güneş doğacak ama ben bu savaşı kaybedeceğim.” Diyerek geri uzandı.

Nedense son günlerde hareket etmek istemiyordu. Hep bu havalardan dolayı diye suçladı mevsim geçişini. Kendini hep yorgun hissediyordu. “Vücudunun sesini dinlemesi” gerektiğini düşünerek her yorulduğunda uyuyor veya uzanıyordu. Artık öyle bir durum olmuştu ki yorulmaktan korkuyor, bu nedenle iş yapmak istemiyordu. Şu anda ondan kendini tanıtmasını isteseler ne mesleğinden ne eşi ve çocuklarından ne yaşından bahseder. İsminin önüne sadece bir sıfat koyardı. “Yorgun”...


Eski günlerini düşündü. Bir günde ne kadar çok iş yaptığını fark edince hayrete düştü. İşe gider, evin tüm temizlik ve yemeğini yapar, çocukların okuluyla ilgilenir, hobilerini yapar, ayda 2 tane kitap bitirirdi. Buna rağmen kendini bu kadar yorgun hissetmezdi. Annesi “İnsanın çalıştıkça çalışası, durdukça durası gelir.” Derdi. Aklına bu söz geldi. Hakikaten de öyleydi, bu cümleyi resmen birebir yaşıyordu.

İnsanoğlu her zaman kendi konforundan yanadır. Çoğu zaman isteklerinin peşinden gitmek ister. Toplama bakıldığı zaman isteklerinin onu zarara götürdüğünü bilmeden…

Dinlenmek iyi gelir ama ona “asıl” iyi hissettiren çalışmaktır.

Sabahın o aydınlığında ertelenen dersi duyup geri uyumak iyi hissettirir ama ona “asıl” iyi gelen uyanmaktır.

Sinir olduğu akrabasına başkalarının içinde laf söylemek kendisine başarılı hissettirir ama “asıl” başarı orada sessiz kalabilmektir.

Evini kendi temizlemek yerine her seferinde temizlikçi çağırmak o anda dinlenmiş hissettirir ama “asıl” dinçlik çok iş yapabilecek güce sahip olmaktır.

İnsan o anlık işini kolaylaştırır ama toplamda hayatını zorlaştırır. Artık ev süpürmek, bulaşık yıkamak, çok konuşan birini dinlemek, ödev yapmak zorken katlanılmaz hale gelir.

Yorgunluğun asıl ilacı yorulmaktır. Ağır diye kaldırılmayan yük, yükten kurtarır ama güçsüzlüğü satın aldırır. 

O halde güçlenmek için isteklerin zıddına hareket etmek gerekir. Olur ki katlanılmaz olanlar zora, zor olanlar kolaya, kolay olanlar da güce dönüşebilsin.

Yorumlar

  1. Can sıkıntısına bire bir çalışmak üretmek.

    YanıtlaSil
  2. Günümüz insanının en ciddi sorunlarından biri konfor alanından çıkamamak...
    Gerçek potansiyelimizi göremeden göçüp gideceğiz bu hayattan...
    Gidişata dur diyenler ve limitlerini zorlayanlar hariç..

    YanıtlaSil
  3. İradeyi güçlendirmek ne kadarda önemli.
    Rahatlık ve tembelliğinde toplam da insanoğluna getirdiği zararı vurgulamanız çok kıymetli elinize emeğinize sağlık.
    👏🏻

    YanıtlaSil
  4. Bir iş bittiğinde hemen bir sonrakine koyul... İnsan ürettikçe üretesi geliyor. Tükettikçe tüketesi geliyor.

    YanıtlaSil
  5. İnsan bazen hiç bir şey yapmak istemiyor. Sonra bir can sıkıntısı başlıyor. Hiç bir şey yamamak insanı daha da çıkmaza büyük bir can sıkıntısına sevk ediyor. Hareket iyidir... :)

    YanıtlaSil
  6. Problemlerin çözümü zıttında gizli oluyor, ne ilginç...

    YanıtlaSil
  7. Hareket insanı güçlendirir ne güzel bir yazı. Oysaki hareket dahada yorar, yaşlandırır diye düşünürüz.

    YanıtlaSil
  8. Üretim de olmak insanı dinamik tutarken tüketim yaptığımızda yorgunluk hissederiz... Hayırlı şeyler için yorulmaya devam ....

    YanıtlaSil
  9. ALLAH gerçek gücü satın aldıracak hayırda yorulmalar nasip etsin..

    YanıtlaSil
  10. Güneşin doğuşu gibi, üretmek de ruhu canlandırıyor. Tüketim yaparken bazen kaybolmuş hissediyoruz, ne yazık ki enerjimizi alıyor. Üretimse tam tersi, enerji doluyoruz. Hatta daha da çok üretme isteği oluyor. Üretim yapana canlılık hediye ediliyor adeta 🌅✨

    YanıtlaSil
  11. Kevser Çınar11 Aralık 2024 15:37

    İnsanoğlunun tükettikçe güçleneceğini zannetmesi yanılgılarından biri. Oysa ki tükettikçe güçlü olunsaydı sirkteki aslan ormandaki aslandan güçlü olurdu…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder