Ana içeriğe atla

Her Mazlum Kendi Zalimini Doğurur

 

Sevinç, koşar adımlarla çıktı evden. Öyle heyecanlıydı ki emek emek büyüttüğü pasta dükkânının açılışı vardı. Önce kızını bıraktı okula, “merak etme tatlım, senin için cheesecake ayıracağım, bana şans dile” dedi. Küçük kız annesinin gözlerine baktı ve arabadan indi. Hayatının en heyecanlı günüydü belki hayali gerçek oluyordu. Günlerdir dükkânı açılış için dizayn etmişti. Gözü telefona baktı eşinin sesi hep kulaklarındaydı “sen neyi başardın ki bu hayatta bana başardığın tek bir şeyi göster” hemen kendine geldi yola konsantre oldu. İç sesi ona “ bugün önemli bir toplantısı mı var acaba, gelmezse kendisi bilir, aramadı” diyordu. Bir taraftan kendisiyle çatışma yaşıyor, diğer taraftan bir süreliğine kendisini tatmin ediyordu.


Dükkânın önüne geldi, hazırlıklar çoktan başlamış, elemanlar gelmiş davetlilerin gelmesine çok az kalmıştı. Uzaktan öylece izledi o kadar kıymetliydi ki bu açılış duyguları birbirine karışmıştı. Arabadan inmeden gözü yine telefona baktı “sen işine konsantre ol” dedi. Aylardır bu açılış için uğraşıyordu çok yorulmuştu, eşi gelmese de en azından bir çiçek bir tebrik mesajı bekliyordu
. Neden ben sürekli eşim tarafından kabulgörmek ve beğenilmek istiyorum bunun altında yatan sebep ne? diye içindengeçirdi. İç sesi ona “tutunacağın sebepleri bul şimdi, dik dur ve gülümse bu şehrin en iyi pastacısı sen olacaksın” diyordu.

Dükkânın kapısını açtı, buram buram gelen pasta kokusu, ardından o ahşap kokusu ile uyumu insanı büyülüyordu. Bir anda bunca yorgunluk, bunca sevinç bunca gurur mutluluk birbirine karıştı. Çalışanlara “ruhuna kalbine iyi gelsin herkesin, kocaman günaydın” dedi. Adeta herkes yetişmek için koşturuyor, gazeteciler gelmiş bir taraftan fotoğraflar çekiliyor diğer taraftan röportajlar yapılıyordu. Her şey hazır gibi görünüyordu, Sevinç yeniden içine baktı, sanki beklentileri karşılanmamış küçük bir kız vardı orada hemen kendinden uzaklaştı, ”evet evet cheesecakelerimiz en özel tatlılarımız” diye ekledi.


Çalışanı “her şey hazır sizi açılış için bekliyorlar Sevinç Hanım” dedi. Yıllardır hayalini kurduğu gözbebeğini açmak için kalktı yerinden, bir çeyiz sandığını aralar gibi, bir gelinin duvağını kaldırır gibi kurdelasını kesti. “Herkesin ruhuna kalbine iyi gelsin, hayırlı olsun” dedi .Pasta ikramları başladı. Herkes başarısına hayran bir şekilde Sevinç’ le konuşmaya çalışıyordu. Sevinç’ in ise gözü yine telefona baktı, hep o eşine kıyamadığı anlar gözünün önünden geçti.

Eşi bulunduğu yere kolay gelmemişti, Sevinç’in desteği olmasa çok zordu, onun desteği ile büyümüştü. Nerede hata yapıyordu? Kendi desteğiyle büyüdüğünü zannediyordu. Oysaki eşine kıyamadığı her an taviz vermeye başlamış, en mutlu gününde bile aranmayan takdir edilmeyen bir kadın olmuştu.

Oysaki bu hayatta her şey bir yasaya göre işliyordu.

Merhametliydi Sevinç, merhamet duygusu için hep “annemden yadigâr” derdi. Evet bu duyguya sahip olmak güzeldi, bu duygu nasıl tavize dönüşmüştü? Kızına karşı da hep çok merhametli bir anne olmuştu. Nelerden vazgeçmişti kızı için ancak 40 yaşında bir iş sahibi olabilmişti. Taviz verdikçe kendine, eşine kızına zarar verir hale gelmişti. Merhamet duygusu yerini nasıl tavize bırakmıştı?

Oysa Sevinç sadece mutlu etmek için çabalıyordu başka bir amacı yoktu. Hayatında yaptığı seçimlerde hep eşini ve kızını ön planda tutmuştu, onlar için nelerden vazgeçmişti. İyilik zannettiği duygu beraberinde hep mutsuzluk getirmişti, şimdi olduğu gibi.

Bir insan karşıdaki insana neden merhamet duygusu ile yaklaşır, mutlu olmak için mi?  Taviz verdiğinde nasıl hisseder mutsuz mu?

Öylece davetlilerin arasında kalmıştı, gözleri sağa sola bakıyor, insanlarla iletişimde gibi görünmeye çalışsa da içindeki yangın düşündükçe daha da artıyordu. Ah şu mutluluk diye düşündü bu kadar mı eline aldın hayatı mı? Biraz daha mutlu olabilmek için daha fazla taviz vermişti, hep biraz daha biraz daha.. Sonrasında aşırılaşmaya başlamış, mutlu olduğunu zannetmişti.

İlişkilerde sınırı bilmediğinde aşırılaşmaya başladığında merhamet zannettiğimiz şey tavize mi dönüşüyordu?

Yorumlar

  1. Çok önemli bir konuya parmak basılmış. Çok da akıcı. Tebrikler.

    YanıtlaSil
  2. Şuanda bir çok kadının yaşadığı duyguları kaleme almışsınız.Aslında eşi tarafından hep görünmek istemiş eşim beni görsün diye haykırmış ama kendini görememiş sevememiş ah ah …kalemize sağlık yazınız harika olmuş👌

    YanıtlaSil
  3. Taviz mi veriyoruz? Merhamet mi gösteriyoruz? Merhametin tavize dönüştüğünü fark edebilmek önemli bir dönüm noktası.

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar gerçek, ne kadar içimizden ve ne kadar biz bir yazı. Eminim okuyan herkes kendinden bir iz bulacak ve kendine aynı soruları soracak. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Başarıya giden yolu çok güzel anlatmış tabiki eşinde gereken desteği görememiş alamamış azmettigin zaman her iş basarilir

    YanıtlaSil
  6. Tebrik ediyorum çok güzel bir yazıydı oldukça faydalandığımı söyleyebilirim

    YanıtlaSil
  7. Tebrik ederim çok güzel bir yazım olmuş. Emeği geçen herkese teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Her satırında kendimden birşeyler buldum. Verdiğimiz tavizleri ve bizde yarattığı yokluğu görmezden gelmemiz en acı olanı herhalde. Merhametin tavize dönmesi ne kadar doğru bir anlatım.

    YanıtlaSil
  9. Nilgün Yöndem23 Mayıs 2024 12:19

    Çok Tanıdık, Çok Bilindik
    Bir öykü gibi ilk bakışta...

    Ancak,
    Akıcı ve doğal bir üslupla yazılmış. Üstelik sürükleyici... Böylesine önemli toplumsal bir konunun, içten ve samimi bir anlatımla vurgulanması ise, konuya ayrı bir anlam katıyor... Durum böyle olunca da, sonunu merak etmemek elde değil. 😍☺️

    İşin özcesi;
    Keyifli bir yolculuktu, okumak...
    Yazanın,
    Eline, Gönlüne ve Emeğine sağlık...

    Kendisini Gönülden Kutluyorum...👍🏼👋🏼

    Bu...
    Burada...
    Bu kadarla...
    Kalmamalı...

    Yenilerini okumak dileği ile...💙🧿

    YanıtlaSil
  10. İnsana hayatını gözden geçirten etkileyici bir yazı…



    YanıtlaSil
  11. Merhamet ve taviz, sanki birbirlerine zıt gibiler ama beslendikleri kaynak küçük bir farkla aynı, bi an hayatımı gözden geçirdim yazınızla, güzel bir paylaşım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kutsal Şehrin Taneleri

  Anneeeee! Babaaaaa! Bu kaçıncı çağırışı kim bilir… Avucunun içi gibi bildiğin sokaktan eser kalmayışı... Komşudan, akrabadan haber alamayışı ne acı... Bunu ancak yaşayan bilir... Sahi! Bir an onun yerine koysak ya kendimizi... Ne yapardık mesela? “Evim yok ama en azından evimin duvarı, gitmem bir yere sahipsiz sanmasınlar” mı derdik? “Annem, babam şehit oldu. Bizi izliyor ağlayamam şimdi.” der miydik, boğazımızdaki yumrukla? “Yaşarsak kazanırız, ölürsek daha çok kazanırız” inancıyla elimizdeki sapanla dans eder miydik tanklar önünde? Birazdan şehit edileceğimizi bilsek, ellerimiz arkada bağlı da olsa, ağız dolusu güler miydik? “Zaten öleceğiz Allah aşkına en güzeli burası; ne morg var ne bekleme, ne yıkama, elbisenle gidiyorsun. Hem cennete girmek için bahanemiz olmalı değil mi? Öyle kolay mı yani? Daha mı üstünüz önceki, iman ederek yaşayanlardan ya da elçilerden? Yok yok böyle iken gelmem. Ölürsem kutlu olsun, yaşarsam yine sohbet ederiz.” diyerek veda e

Kudüs

  “İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi; Aynadaki kişi…” Tek başına neler yapabileceğini keşfet! Yahya Hamurcu    

Organik Mi? İnorganik Mi?

  Doğmuşuz sıfır kilometre.. Her şey gıcır gıcır... Bakıyoruz uff maşallah önümüzde bir sürü geçecek zaman, yaşanacak yıllar var. Biraz aklımız başımıza geliyor ve birlikte yaşadığımız insanları görüyoruz. Bazen kahkahalar gülücükler yükseliyor, bazen can sıkıcı sesler. Birileri hasta oluyor, iyileşiyor. Yani büyüyoruz bir şekilde.. Bir dönem geliyor, kanımız kaynıyor; her şeyi yapmak geliyor içimizden, değişik değişik kıpırtılar. Ne diyorlar ona? “Gençsin sen!” Vücudumuzda bir gariplikler. Etrafımızdan bir sürü ses çıkıyor;“Aman şunu ye, şunu yeme, şuna dikkat et.” Bakıyoruz herkes neler neler yapıyor, nasıl da eğlenceli hayatları var. Gece geç saatlere kadar oturuyorlar, bir şeyler yiyip içiyorlar, eğleniyorlar. Evdeki büyüklere bakarsak “Tatlı yeme, fast food yeme, meyve ye, sebze ye. ” Evin yaşlıları var, ''Sakın üşütme, sıkı giy” diyor. Eeee... Bitmiyor bir türlü. Hep aynı şeyi mi söylerler yahu? İnsanın canı neler neler yemek istiyor. İstiyor, istiyor da evdeki