Soğuk bir kış günüydü. Dışarıda yağmur şiddetli bir şekilde yağıyordu. Bu akşamki arkadaşlarıyla olan yürüyüşü kötü hava şartlarından dolayı iptal olmuştu. Açık havada yürüyüşü çok severdi Mehmet. Yoğun bir hafta geçirmişti. Sıcak bir bitki çayı ne kadar da iyi giderdi diye düşündü. Gün boyunca fabrikadaki yeni makinelerin montajlarıyla uğraşmıştı. Çayını aldı ve televizyondaki belgesele gözü takıldı. İnsan vücudandan bahsediliyordu. Vücudumuzda bir makine gibi değil miydi? İçimizde mükemmel bir tasarım ve sistem vardı. Yaratılmış en iyi makinaydı insan vücudu. Mehmet belgesele iyice odaklandı. Zihninde sorular belirmeye başladı…
Hücre zarından bahsediliyordu. Mehmet’ in dikkatini iyice çekmeye başladı. Zar hücrenin sınırını belirliyor. Bir şehrin, semtin hatta ülkelerin de sınırı vardı. Bu ara insanlara hayır diyemiyordu ve bu durum ilişkilerinde problem oluşturmaya başlamıştı… Oysa sınır iletişimde çok önemliydi. İnsanların da bir hücre gibi sınırı olmalıydı.
Tekrar belgesele döndü. Sınır deyince aklımıza ne gelir? İlk aklına gelen hücre duvarı...
Yaratılan her şey bir mesaj veriyorsa, bu hücre duvarı bize nasıl bir mesaj verebilir ki? Diye düşündü.
“Başlangıçta bilim çevrelerinde, en küçük canlı birimi olarak hücre kabul edilmekteydi. Ancak daha sonra, hücreyi çevreleyen ve hacim olarak ondan çok daha küçük olan hücre zarı, araştırmacıların karşısına adeta yeni bir canlı türü olarak çıktı. Çünkü hücreyi çepeçevre saran bu zar, insanın temel özelliklerinden olan; karar verme, hatırlama, değerlendirme gibi özellikler göstermekteydi. Peki 1 mm’nin yüz binde biri kalınlığındaki bir zar bu özelliklere nasıl sahip olmuştur?”
Karar vermek mi?
Nasıl yani? İncecik bir zar karar mı veriyormuş?
“Hayatımız boyunca farkında olmadan yaşadığımız bu zardan 100 trilyon tanesi her an vücudumuzda kararlar almakta ve şu an dahi bunları uygulamaktadır.
Hücre zarı hücrenin çevresini sınırlayan bir örtüdür. Ama görevi sadece hücreyi sarıp kuşatmak değildir. Bu zar, hem komşu hücrelerle iletişimi ve bağlantıyı sağlar, hem de en önemlisi; hücreye giriş çıkışı çok sıkı bir şekilde denetler. O kadar incedir ki sıradan mikroskopla değil ancak elektron mikroskobuyla ayırt edilebilir. Yapısının çift taraflı yağ tabakası ve tabaka üzerinde yer yer bulunan proteinlerden oluştuğu tespit edilmiştir. Sadece canlı özelliği göstermekle kalmayıp bu zar, sahip olduğu üstün karar verme yeteneği, hafızası ve gösterdiği akıl yüzünden hücrenin beyni olarak kabul edilir.
Şimdi, yağ ve protein gibi şuursuz moleküllerden oluşan bu ince örtünün başardığı işleri, yani kendisine “canlı” ve “akıllı” dedirten özelliklerini inceleyelim.”
“Vay vay, inanılır gibi değil!” dedi Mehmet. “Bir de ilişki kuruyor komşularıyla. Bir hücre duvarından ilişki kurmayı öğreneceğimiz aklımıza gelir miydi?”
Hayretle izlemeye devam etti.
“İlk olarak bu kadar işi başarabilen hücre zarının yapısına bir göz atalım. Zar çift taraflı, hem içe hem dışa doğru dönük yağ moleküllerinden oluşan uçsuz bucaksız bir duvara benzer. Bu yağ parçacıklarının arasında hücreye girişi ve çıkışı sağlayan kapılar ve zarın dış ortamı tanımasını sağlayan algılayıcılar vardır. Bu kapılar ve algılayıcılar protein moleküllerinden yapılmıştır. Hücre duvarının üzerinde yer alırlar ve hücreye yapılan tüm giriş ve çıkışları titiz bir biçimde denetlerler.”
Hayret,bir de algılayıp aktarma yapıyor. İletişim de algılama ve aktarma mekanizmalarından oluşmuyor muydu?
“Biz kendi hayatımıza bakınca, ilişki kurarken ne kadar algılama yapıyoruz ki!?
Sanki hep aktarma derdindeyiz.” dedi içinden.
“Hücre zarının ilk görevi hücrenin etrafını sararak bir arada tutmasıdır. Ancak bundan çok daha karmaşık bir iş daha yapar; bu organizmaların işlemlerin ve hücrenin yaşamının devam edebilmesi için gerekli maddeleri dış ortamdan temin eder. Hücrenin dışındaki ortamda sayısız kimyasal madde vardır.
O, bunların içinden hücrenin ihtiyaç duyduklarını tanır ve yalnızca onları içeri alır. Son derece ekonomiktir; hücrenin ihtiyaç duyduğu miktardan fazlasını kesinlikle içeri almaz. Bu kadarla da kalmaz; bir yandan da hücrenin içindeki zararlı artıkları anında tespit eder ve hiç zaman kaybetmeden dışarı atar. Zarın bir diğer görevi de, beyinden veya vücudun çeşitli bölgelerinden hormonlar vasıtasıyla taşınan mesajları anında hücrenin merkezine ulaştırmaktır.
Boşuna dememişler zar,membran demek. Aslında MEMO-BRAIN, yani beynin hafızası. O kadar küçük şey hafıza kutusu gibi, üstelik de beynin hafızası. “Miktarı az etkisi fazla.” Hayran kalmamak elde değil.
Belli ki, bu işleri yapabilmesi için hücre içindeki bütün faaliyetleri ve gelişmeleri bilmeli, gerekli veya fazla olan maddelerin listesini çıkarmalı, stokları kontrol altında tutup, üstün bir hafıza ve karar verme yeteneğine sahip olmalıdır.”
Acaba hangi “tesadüf” böyle “akıllı” bir yağ birikintisini meydana getirebilir!?
“HAYATTA YARATILAN HER ŞEY BİZE BİR MESAJ VERİR.” diye boşuna dememişler. Mehmet’ in kafasında yeni sorular oluşmuştu. Cevapları da yanındaydı…
Sınırlar, insan vücudu,hücre ve zarı derken hayatımıza dönüp baktığımızda tüm bunlar bize neyi anlatıyordu?
Hücre zarı diğer hücrelerle nasıl bir iletişim, ilişki kuracağını bilirken, biz ilişki kurarken iyi bir algılama yaptık mı?
Bu güzide zar, kendisine zarar verecek bir şeyi içeriye almazken, biz hayatımıza aldığımız şeyleri ve kararlarımızı verirken ne yapıyoruz?
İhtiyacımıza göre mi, yoksa isteklerimize göre mi veriyoruz?
Hücremizde hangi özelliğe göre kodlandı ise o görev tanımını iyi bilen bir zar varken, acaba biz kendimizi ne kadar tanıyoruz?
Üstelik esneklik ve uyumlanma özelliği mükemmel olan bir yapıysa bu zar, biz nerelerde gelişip dönüşebiliriz?
Öğrenecek ne çok şey var…
Meğer ne de mükemmel bir organizmamız varmış. Acaba hücre zarı böyleyse, hücre de küçük bir insan modeli olabilir mi?
Hayret, bir de algılayıp aktarma yapıyor. İletişim de algılama ve aktarma mekanizmalarından oluşmuyor muydu?
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi;
Aynadaki kişi…”
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!
Çok güzel farklı bir bakış açısı
YanıtlaSilMuazzam bir tespit.Ne varsa alemde,hepsi ademde....
YanıtlaSilAcaba hangi “tesadüf” böyle “akıllı” bir yağ birikintisini meydana getirebilir!?
YanıtlaSilYazan, emeği geçenlerden ALLAH razı olsun... Sınırlar konusunda algımızı daha da açan bir yazı... 👏🤍
İncecik bir zar karar mı veriyormuş… 💫
YanıtlaSilEn büyük dost düşman hep kendim algılamak da ön yargı oluştuğu için iyi algılama ve aktarma ile hayat güzel.
YanıtlaSilHayatta yaratılan her şey bize bir mesaj verir.. mesajları alabilmek duasıyla
YanıtlaSilHerşey herşeyle ilişkilidir, bu ilişkileri iyi anlamalı ve hayatımızdaki yerlerine iyi bakmalı.
YanıtlaSilİnsana ve Doğaya bakıp öğreneceğimiz ne kadar çok şey varmış
YanıtlaSilSizin hikayenize bayılıyorum
YanıtlaSil